Kalite ve Sevgiye Önem Veren Bayanlar

Kalite ve Sevgiye Önem Veren Bayanlar, evlilik sitemizde Kalite ve Sevgiye Önem Veren Bayanlar başlıklı ilanımıza inceleyebilirsiniz… Kalite ve Sevgiye Önem Veren Bayanlar başlığı ile arkadaş arayanın detayları..
Kalite ve Sevgiye Önem Veren Bayanlar
Ünivresite mezunuyum, bekarım, yalnız yaşıyorum. Temiz, düzenli bir yaşantım var. Kalite, Dürüstlük ve Güvene önem veririm. Benim için ÇOK ÖZEL olacak BEBEĞİM diyeceğim kişiyi bulmak istiyorum.
Gerçekten Kaliteye ve Dürüstlüğüe önem veren Bayan arkadaşlar ilk kez [email protected] adresine tanıtıcı mesaj yazabilirse iletişime geçebiliriz.
Boşanma, Türk toplumunda istenilmeyen bir olaydır. Kadın için de erkek için de hoş karşılanmayan bir durumdur. Toplumun boşanmak isteyen kadına verdiği ilk mesaj, “Olmaz” veya “Son bir kere daha denemelisin” şekilindedir.
Toplum, kadınlara erkeğe göre daha katı bir tavır koymaktadır. “Sen kadınsın, ne yaparsın? Nasıl geçinirsin, ne yiyip içersin? Başkalarına bu ayıp durumu nasıl söylersin? Nasıl ben başaramadım dersin? Dul kadının toplumda yaşaması zor, çocukların için katlanmalısın, biz senin aileniz, bizi rezil edemezsin” şekilinde tepkiler gelmektedir. Bu tepkilerin altında çevreye karşı başarısız olmanın verdiği korku, endişe, ayıplanma, kabul edilmeme yatmaktadır.
Erkeklere yönelik tepkiler ise, “Sen erkeksin, nasıl başaramazsın, çocuklarını düşünmüyor musun? Çocuklara kim bakacak? Kendine nasıl bakacaksın? Yemeği, ütüyü nasıl yapacaksın? Bulaşığı kim yıkayacak? Biz sana bakamayız” şeklinde olabilir.
Toplumsal değer yargıları, boşanma hususunda erkeğe daha esnek, kadına karşı daha katı yaptırımlar getirmektedir. Toplumsal yaptırımlara yahut kısıtlamalara rağmen ikinci yahut üçüncü evliliğini yapan ve mutlu yaşayan çiftlerin sayısı artmaktadır. Boşanmış çiftlerde özellikle kadınların erkeğe göre, boşandıktan sonra daha fazla hayata küstüğü, kendini mutsuz, başarısız hissettiği, hatta depresyona girdiği görülmektedir.
On yıl öncesine göre şimdilerde, boşandıktan sonra neşeli, hayat dolu, yaşama dört elle sarılarak yeniden evlenmeyi düşünen ve kendisiyle barışık kadınların sayısı artmıştır. Kadınlar ya çocuklarını düşünerek endişe duyarlar veya dul olma korkusuna kapılırlar. Aileden ve çevreden dışlanma korkusuyla da panik haline girebilir kadınlar. Lakin şimdilerde kızların okuması, meslek sahibi olması ve ardından iş yaşamına atılması onların boşanma kararını almalarını kolaylaştırmıştır.
Burada asıl vurgulanmak istenen, artık şimdilerde kadınların çoğunun boşanmadan sonra kendilerini hayata kapamadıklarının görüldüğüdür. Bu vurgu, olumlu bir sosyal gelişimdir. Bundan on yahut yirmi yıl önce kadın boşandığında yeniden evlenmiyor, kendini çocuklarına adıyor, onları yetiştirmek için yaşıyor, onun dışında hiçbir hakkı, görevi yokmuş gibi davranıyordu. Giymiyor, gezmiyor, makyaj yapmıyor kısacası kendisi için yaşamıyordu. Bu adaletsiz durum insan doğasına aykırıdır.
Uzmanlar, boşanmış kadınlara ve erkeklere şunları dile getiriyor: “Yeni yaşamınızı yaşayın. Gülün, gezin, eğlenin, sevin ve izin verin sizi sevsinler. İkinci ve üçüncü evliliği düşünün. Bu doğal ve sağlıklı bir durumdur. Korkmayın, çekinmeyin, rahat olun, huzurlu olun. Eşinizin ölümü yaşamınızın sonu anlamını taşımaz. Bir süre ayrılığın yahut ölümün verdiği yası yaşamanız normal ve bu sizin en doğal hakkınızdır. Bir süre sonra yaşadığınız yası bitirerek, pencerelerinizi, kapılarınızı hayata açın. Bu hayat sizin, ondan zevk almaya çalışın.”
Boşanma sonrasında en fazla düşünülen kesim çocuklar olur. Boşanmış eşler “Evlenelim; ama çocuklar ne der, nasıl karşılar?” diye düşünürler. Ya da ikinci yahut üçüncü evlilikte çocuğun ezileceğini, yeni eşin çocukla uyum sağlayıp sağlayamayacağını, veya yeni eşin çocuğu istemeyebileceği endişeları oluşabilir. Bu endişeları destekleyen en büyük etken de toplumdur. Toplumda, ikinci yahut üçüncü evliliklerde kadınlar yönünden genelde çocuklar risk faktörü olarak öne sürülmektedir.
Bu konuyu araştıran psikolojik çalışmaların çoğunda, çocukların bir anne ve baba ile büyümeyi istedikleri saptanmıştır. Bilhassa yaş ufakken bu uyumun sağlanması daha kolay olmaktadır. En zor uyum yaşı ergenlik yaşı olmasına rağmen bu yaştaki çocuklar bile annelerinin yahut babalarının evlenmesini istemektedirler. Aile yaşamı, ekonomik ve duygusal açıdan çocuğun tek yetiştirilmesinden daha doyurucudur. İki birinin, ekonomik ve duygusal güçlerini birleştirmiş olmaları yaşama standartlarında bir iyileşmeyi de bununla birlikte getirmektedir.
İkinci yahut üçüncü evliliklerde çocuklar ezilir diye bir korku duyuluyorsa, bu korku bir psikolog desteğiyle çözümlenmelidir. Sonuç olarak, siz mutlu olduğunuzda çocuklarınız da mutlu olacaktır.
Üvey anne veya baba olmak, birden fazla zorluğu bununla birlikte getirmektedir. Üvey ebeveynler eski masallarda olduğu gibi kötü, cezalandırıcı olmayabilirler. Üvey olmanın verdiği bazı kuvvetlikler ve sorunlar mutlaka yaşanacaktır. Üvey anneler ve babalar çocuklarıyla ilişki kurmakta zorlandıklarını belirtmektedirler. Çocuk üvey ebeveynlerden sevgi, anlayış ve hoşgörü bekler. Çocuklara ikinci anne yahut baba ile iyi anlaşıyor olmanın gerçek anne yahut babaya haksızlık yapmak manasına gelmediği iyice anlatılmalıdır. Bu durum, biz büyük bir aileyiz şeklinde yansıtılmalıdır. Bu ilişkilerde, üvey anne veya baba olan tarafa sabretmek düşmektedir. Sabrı elden bırakmadıkları takdirde başarılı, iyi, hoşgörülü ilişkiler kurulabilecektir.